Pek çok farklı dilin konuşulduğu küresel bir toplumda yaşıyoruz. Her dil farklı kültürleri, kimlikleri, mirasları, tarihi ve siyasi geçmişleri temsil ediyor. Haliyle diller bir iletişim unsuru olmanın ötesinde, güç ilişkilerinin de bir parçası haline geliyor. Yaygın konuşulan diller azınlık dillerini gölgede bırakarak bilgiye, kaynaklara ve fırsatlara erişimde eşitsizliklere yol açabiliyor. İşte tam da bu noktada “dil adaleti” kavramı devreye giriyor.
En basit tanımıyla dil adaleti, bir toplumdaki tüm dillerin ve bu dilleri konuşan bireylerin eşit kabul edilip tanınması anlamına gelir ve bireylerin ana dillerinden bağımsız olarak sosyal ve siyasi hayata eşit erişimlerini sağlamayı amaçlar.
Dil adaletini teşvik etmenin en etkili yollarından biri hiç şüphesiz çeviridir. Tercümanlar dil adaletinin sağlanmasında önemli rol oynarlar:
- Dil engelini ortadan kaldırarak bireylerin ve toplumların bilgiye eşit şekilde erişebilmelerini ve sosyal, ekonomik ve siyasi hayata tam anlamıyla katılabilmelerini sağlarlar.
- Azınlık dillerini daha görünür kılarak bu dillere olan farkındalığı arttırırlar.
- Dilsel çeşitliliğin bilincinde olan ve bu çeşitliliğe saygı gösteren dil hakları ve dil politikalarını desteklerler.
- Farklı dilleri konuşan bireyler arasında güven ve olumlu ilişkiler kurulmasını sağlarlar. Kültürel nüanslara ve iletişim tarzlarına karşı hassasiyetleri, bireyler arasındaki etkileşimi kolaylaştırır ve yanlış anlamaları azaltır. Etkili iletişim sağlayarak daha eşitlikçi ve erişilebilir bir topluma katkıda bulunurlar.
Kısacası tercümanlar diller arası adaletin sağlanmasında değerli müttefiklerdir. Engelleri yıkarak dilsel çeşitliliği kucaklar ve her dile değer verilen ve saygı duyulan bir gelecek için çalışırlar. Bu sayede toplumları dünyayla buluştururlar.