Bir konferans çevirmenin meslek hayatı boyunca katılımcılardan en sık duyduğu soru bu olsa gerek. İş dünyasından akademiye hukuktan tıbba neredeyse tüm meslek dallarında öğrenilmiş olan dilin geliştirilmesi veya yeni bir dil öğrenme arzusu taşıyan pek çok kişi olduğunu biliyoruz. Biz de bu yaraya biraz merhem olabilecek bazı pratik ipuçlarını sizlere aktaralım dedik.
Başlamadan önce, ikazımızı da yapalım:
Bu blog yazısının hiçbir bilimsel temeli yoktur. Esas olarak kendi pratik deneyimlerimizden yola çıkarak geliştirdiğimiz ve işe yaradığını gördüğümüz bazı yöntemleri sizlerle paylaşmak istedik.
Gerçekçi hedefler belirleyin
Niyet edip bir dili bir hafta içinde bülbül gibi konuşmayı ve yazmayı hatta Cem Yılmaz gibi espri yapabilmeyi kim istemez? Ama neticede hepimiz insanız ve bunu bilerek gerçekçi olmalıyız. Kendinize mutlaka ulaşılabilir ve gerçekçi hedefler koyun, çıtayı ne kadar yüksek tutarsanız tökezleyip pes etme riski o kadar yüksek olur. “ İyi hoş da, mesela nasıl bir hedef koymalıyım?”, dediğinizi duyar gibiyim. Örneğin o dilde bir diziyi altyazı ile izlemeye başlayın, iki hafta sonra bir bölümü altyazısız izleyin ve anlama düzeyinizi ölçün. Eğer büyük ölçüde anlıyorsanız, gelişme başlamış demektir. Dizileri ve filmleri orijinal dilde altyazı ile takip etmenizi öneririz, hem yazılı dil kavrayışınız gelişir, hem de aksan nedeniyle zorlandığınız kısımlarda size yardımcı olur.
Yabancı dilinizi neden geliştirmek istediğinizi sık sık hatırlayın
Malumu ilân gibi olmasın ama bir dili hangi amaçla öğrenmek ya da geliştirmek
istediğiniz çok önemlidir. Hepimiz yabancı dilimizin daha iyi olmasını ne kadar istesek de işin gerçeği çoğunlukla bir aşamada zorlanmaya başlarız. Bu anlarda motivasyonunuzu tazelemek için neden yabancı dilinizi geliştirmeye çabaladığınızı ve neleri başardığınızı düşünün. Örneğin: “Geçen toplantıda konuşmacıya zorlanmadan İngilizce soru sorabildim, bir sonraki toplantıda ben sunum yapacağım ve tüm soruları rahatlıkla cevaplayabilmek istiyorum.” Bol bol okumaya, yazmaya, dinlemeye, anlamaya devam!
Yabancı dili hangi amaçla kullanacağınıza odaklanın
İş dünyasındaysanız, amacınız yabancı muhataplarınızla rahatlıkla konuşarak anlaşmak ve iş yapmak ise sizin odaklanmanız gereken gelişim alanı pratik konuşma ve kavrama olmalıdır. Kendinizi dilbilgisi kurallarına boğup, bunalmanız gerekmez. Ne kadar amaca yönelik odaklı bir yol izlerseniz, o kadar faydalı bir sonuç elde edersiniz. Dağılmadan, bunalmadan koyduğunuz hedeflere birer birer ulaşmak için yabancı dil yolculuğunuzda size yardımcı olan hocalarınıza mutlaka dilinizi hangi amaçla geliştirdiğinizi açıkça anlatın. Özel derslerin bu bağlamda çok değerli olduğunu da belirtmekte fayda var.
Keyif için okuyun
Neden keyif alıyorsanız, o konuda yabancı dilde yazılmış kitapları veya yazıları okuyun. Mutlaka dilinizi kullanmak istediğiniz alanda da okumanız şart değil. Hobilerinizle ilgili alanlarda da okuyabilirsiniz, örneğin spor, sinema, bahçecilik veya yemek gibi alanlarda yabancı dilde sayısız kaynağa ulaşmak mümkün. Üstelik okumayı sevenler için yabancı dilde yazılmış kolay okunan bir çok ilginç öykü kitabı ve roman da buluyor. Böylelikle, bir yandan keyif aldığınız bir alanda yepyeni ufuklar keşfederken diğer yandan yabancı dilinizde yeni aşamalar elde edebileceksiniz. Bir taşla çok kuş!
Kelime dağarcığınızı doğal yollardan geliştirin
Sözlük ezberlemek, kelime listelerini hatmetmekle dağarcık gelişir gelişmesine, ancak bu son derece bunaltıcı bir yöntemdir. Ayrıca, bu şekilde öğrendiğiniz kelimeleri daha çabuk unuttuğunuzu da fark edersiniz. Kelimeleri bağlamı içinde duyarak ve kullanarak öğrenirseniz unutma olasılığınız düşer. Nasıl mı? Örneğin, hukukçusuysanız hemen Suits gibi bir hukuk dizisi, hekimseniz House gibi bir tıp dizisi bulun ve yabancı dilde izlemeye başlayın. Bağlamdan çıkardığınız sözcükleri bir yere not edin, anlamlarını karşılarına yazın ve birkaç defa üzerinden geçin. Yabancı müvekkilinizle ya da hastanızla konuşurken bu ifade biçimlerini ve sözcükleri ne kadar doğal şekilde kullandığınıza siz de şaşıracaksınız!
Söylentilere kulak asmayın, dilin yaşı olmaz
“Kaç yaşıma geldim, bundan sonra ben dilimi geliştiremem,” demeyin. Yetişkinler de pekâlâ yeni bir dil de öğrenir, var olan dillerini de geliştirebilir. Yeter ki isteyin ve bu yola baş koyun. Azmin elinden ne kurtulmuş ki! Dillerin iki boyutu vardır, biri organik diğeri sistematik. Çocuklar dili organik yoldan öğrenirken, yetişkinler sistematik öğrenir. Yetişkin yaşlarda dilini geliştiren ve yeni dil öğrenen o kadar çok kişi var ki! İstemek, çalışmak, yılmamak yeterli olur.
Akıcılık kazanmak için dili yaşayın
Dilini geliştirmek için harcadığı bunca çabanın boşa gitmesini kim ister? Akıcı ve doğru dil kullanımına ulaşmak amacına yaklaşırken, akıllarda hep aynı soru belirir: “Ne zaman akıcılık kazanacağım?” Akıcılığın tanımı zor olsa da dile bütüncül bir şekilde yaklaşılmanın gerekli olduğunu biliyoruz. Her dil konuşulduğu yerdeki kültür, yaşam tarzı ve toplumsal yaklaşımların bir bütünüdür. Bu boyutlarını dışarda bırakırsak, dili yaşamamız zorlaşır. İmkânınız ve fırsatınız oldukça geliştirmek istediğiniz dilin anadil olarak konuşulduğu ülkelerde vakit geçirin, ahbaplık edin, alışveriş yapın, yemek ısmarlayın, şakalaşın! Yanlış konuşurum diye endişelenmeyin. Neticede anadiliniz olmayan bir dilde konuşuyorsunuz, kaçınılmaz olarak hata yapabilirsiniz. Muhataplarınızdan hatalarınızı düzeltmelerini rica edin. Yaşayarak ve dost kazanarak öğrenmek kadar keyifli bir şey olamaz!
Kısıtlı deneyimlerimize ve kendi yöntemlerimize dayanarak size aktarabileceklerimiz bu kadar.. Elbette hatalarımız da eksiklerimiz de olabilir, zaten baştan uyarımızı yapmıştık, ama yine tekrarlayalım:
Bu blog yazısının bilimsel hiçbir dayanağı yoktur!
Verda Kıvrak Konferans Çevirmeni